27 Ocak 2009 Salı

Nintendo DS: Ninja Gaiden, Feel the Magic vs.

# Abi'ye Amerikalardan Nintendo DS getirttirdim. DS: Dual Screen. Sony'nin PSP'ına (Playstation Portable) rakip bu cihaz, daha düşük işlem gücüne sahip ama daha çok oyun, stylus'la kontrol, çift ekran, daha hızlı oyunlar ve kırılmaya müsait yapısıyla gönüllerimize taht kuruyor.
# Wikipedia'da yazdığına göre piyasaya çıktığı 2004 yılından bu yana tüm Dünya'da 84 milyon tanecik satmış. Bir ticari işletmenin, ürünün çapı bu kadar büyüyünce ne olup bittiğini aklım almıyor. Ben Nintendo'nun bir yetkilisi olsaydım herhalde kafayı yerdim.
# Oyuncak geleli bir iki ay oluyor. Bu arada bitirdiğim oyunlar: Electroplankton, LEGO Batman: The Videogame, Feel The Magic - XY XX, Prince of Persia: The Fallen King, From The Abyss, Ninja Gaiden - Dragon Sword. Bunları da oynadım ama bitirmek nasip olmadı: n+, Sprung.
# Özellikle DS için hazırlanmış oyunlar epey keyifli oluyorlar. Feel The Magic ve Ninja Gaiden böyle oyunlardı.# Stylus'la çizdiğin çizgiler Ninja'nın kılıcını savurma hareketleri oluyor. Aşağıdan yukarıya doğru çizgi zıplatmak oluyor. Muhtelif kombolar var. Bu da daha önce hiç tatmadığım bir oyun deneyimi verdi. Ayrıca oyun hardcore absürt B-tipi Ninja klişeleri ve dizaynlarıyla dolu. Zannımca Japonların ironi, kendiyle dalga geçme potansiyelleri bizden daha yüksek.# Feel the Magic'in grafikleri Another World gibi ve AW'nin vektörel grafiklerine hala tapmaktayım. Acayip soyutlamalar, oyun dizaynları, absürtlüklerle dolu mini oyunların birleşiminden oluşuyor. Adamın midesinden yanlışlıkla yuttuğu akvaryum balıklarını çıkarmaktan, (mikrofona) üfleyerek tekneni etrafında köpek balıklarının dönendiği sevgilinin yanına yetiştirmeye, stylus'a çemberler çizdirerek direksiyonu döndürdüğün, ve yolda topladığın insanları mancınıkla rakip arabaya fırlattığın oyuna kadar binbir acayiplik silsilesi ben bayıldım.
# Elektroplankton, oyun denemez..., muhteşem bir ses enstelasyonu denebilir. Bir kaç tane elektroplankton var, muhtelif etkileşimlerle ses çıkartıyorlar. Görmek lazım:

# Prince of Persia: The Fallen King'te ilk iki prens oyunundan kalma bir çok unsuru görünce hoş bir nostaljik tad aldım. Ama prensimize ve oyuna duvarlara tırmanmak gibi binbir yeni atraksiyon katmışlar. (Acep Sands of Time'ı oynasam mı? Bilgisayarım kaldırır mı? Bu DS'le oynadıkça dijital oyundan beklentilerin değişiyor. Bilgisayar oyunları daha ciddi projeler gibi gelmeye başlıyor.) Prens de sadece stylus'la oynanıyor. Bu da zevki arttırıyor. Ama hem Prens de hem de aynı hissiyatı vereceğini anladığım Assassins Creed'te, bu oyun aslında çok daha kapsamlı bir proje olan konsol/PC oyunundaki bir takım öğelerin kırpılıp kuşa çevrilmiş bir halinin "DS'tekiler de oynadıklarını zannetsinler" diye sunulmuş hali gibi geldi.

Hiç yorum yok: