28 Mayıs 2008 Çarşamba

Firefox kullanım oranı

# Vaay. Firefox kullanıcılarının oranı %40'lara dayanmış. IE kullanımı %55'lerde. Yarısı IE6 öteki yarısı IE7. Ben Firefox kullanımının çok daha düşük olduğunu zannediyordum. Ki kullanıcı oranı her ay gözle görülür şekilde artıyor. 3. versiyonu resmen bittiğinde artış herhalde ivme kazanır.
# Gece gece buna niye sevindiysem?
# Kaynağım w3schools'un Browser Statistics saifesi.

25 Mayıs 2008 Pazar

Werkzeug ve V2 Synthesizer

# Farbrausch demişken eklemeden geçmeyeyim. Bu elemanların demo üretim araçları var. Oturup her şeyi sıfırdan kodlamıyorlar. Bugün Houdini ve TouchDesigner deyu iki programı görünce hatırladım bu demo tasarım programı Werkzeug'u. Ahmet'le kurup azıcık da oynamıştık hatta. Houdini'nin adını Csound'a yardımcı araçlar listesinde gördüydüm, PD gibi görsel bir programlama diliyle 3d görseller oluşturma amaçlı bir program sanırım. GEM'in aşırı gelişmişi yani. Real-time değil, render ediliyor.
# Yandaki screenshot Werkzeug'un arabiriminden. Yazın bununla oynayayım valla.
# V2'de yine Farbrausch'un kamunun kullanımına açtığı ses üretim programı, demolarındaki tüm müzikleri bununla yapıyorlarmış. Ben de Bora'ya salak salak "demolarda tracker kullanıyorlar, biz kendi synth'imizi yazalım da bu alanda yenilik yapmış olalım" diyordum. Adamlar çoktan yapmışlar tabii...

.debris yine çalışmadı

# Farbrausch'un demosu debris belki yeni bilgisayarımda çalışır diye denedim ama ne yazık ki akıcı çalışmadı. Çözünürlüğü ve kaplama kalitesini düşürdüm, gölgeleri kapattım. ı-ıh. Nasıl olduysa Toshiba'dan daha iyi sonuç verdi (512 MB RAM farkından dolayı herhalde) önce heyecanlandım ama... Neyse canımız sağolsun. Özel bir ekran kartının eksikliğinden olabilir. Hımm... RAM de alacaktım, boş slot'a koymak için. Bir de sanırım debris aşırı sıkıştırılmış olduğunsan kaynakları acayip sömürüyor, daha çok yer kaplayan bir demoya göre çalışması daha da zor.

http://www.youtube.com/watch?v=v0Eg3dBnsHk

# Ama neyse ki Underground Conference 2006'nın invitation demoları fr-049b-minus çalıştı. Ki bu da doğru düzgün çalışmasına tanık olduğum ilk Farbrausch demosu oldu. Bora ve Ahmet'le uzunca konuştuğumuz 2D demo olayını epey güzel kotarmışlar. Pek karakter animasyonu yok sadece.

24 Mayıs 2008 Cumartesi

'05 Annual Performance Review: Albert Einstein

# Peter Norvig amcam (kendisini Lisp as an Alternative to Java yazısıyla java/C kıyaslamalarına olay "Lisp"tir arkadaşım diyerek katılan kişi olarak tanıyorduk), kendini Einstein'ın patent bürosundaki müdürünün yerine koyup hayali bir performans raporu yazmış.
This is a patent office, Albert. Your job is to transform written patent applications into clear and precise language, and to study applications and pick out the new ideas of an invention. These are the priorities. Where does it say that your priorities are rewriting the rules of the Universe, unifying space and time, unifying radiation and matter, or demonstrating the existence of atoms?
# Komik olduğu kadar bilgilendirici de. Ayrıca Einstein'ın aslında ne mühim işlere imza attığını, 1905'te tarih yazdığını :-), ve her makalesinin konusunu öğretiyor. Orjinal makalelere link'ler var. Yazın okunacak makaleler listeme hemen eklendiler.
# Einstein'in otorite karşıtı duruşu: when told by your respected thesis committee that your thesis was too short, you added one sentence.

# Ve animaniacs skeci tarzındaki bir ibare:
You seem to lack a flare for self-promotion. Lucky for us our PR department stepped in and changed your L/c2 equation into the much more marketable E = mc2.

# İşte e=mc^2'nin ortaya çıkış hikayesini anlatan "Cookies for Einstein":

PowerPoint Is Evil


Power Corrupts.
PowerPoint Corrupts Absolutely

# Sunumlardan gidiyoruz. Wired'ın 2003 eylül sayısında Edward Tufte'nin şöyle bir yazısı çıkmış. PowerPoint denen illetten veryansın ediyor: Several hundred million copies of Microsoft PowerPoint are churning out trillions of slides each year.
# Ben de epeydir bu yazılıma gıcık kapıyorum. Tepegöz ve slayt kullanımından üstün olan yanı nedir? Bilgisayar, projektör ve beyaz perde kullanmak mı? Acayip gradient'lı arkaplanlar, alakasız clip-art'lar, anti-aliased olmayan saçma fontlar, evet, comic sans...
# Latex'in makalelerde yaptığı işi, dizgi işini kullanıcının sorumluluğuna/göz zevksizliğine bırakmama işini, sunumlar için de yapan bir yazılım çıksa ya...
# Burak Güçlü'den aldığım dynamics of neural systems dersinin sonunda öğrenciler sunum yapmışlardı da PowerPoint'in tepene uykuyu çökerten dehşet gücüyle tanışmıştım.
# Bunlar kulağıma küpe olsun, günün birinde insanlara sunum yapacaksam PowerPoint'ten uzak durup, Lessig tekniklerini deneyeyim.
At a minimum, a presentation format should do no harm. Yet the PowerPoint style routinely disrupts, dominates, and trivializes content. Thus PowerPoint presentations too often resemble a school play -very loud, very slow, and very simple.

A Physicist on the "Lessig Style"

# Lessig'in blog'unda onun sunum tekniklerinden etkilenen ve kendi de uygulayan ve olumlu tepkiler alan bir fizikçinin yazdıkları var: http://lessig.org/blog/2008/04/a_physicist_on_the_lessig_styl.html
# Metin'in asgari kullanımı: Slayt başına bir-iki kelime. Sürekli nerede olunduğunun belli olmasını sağlayacak bir ağaç yapısı. (Sunumun XML taglerine factor edilebilir oluşu.) Resimlerin ve metinlerin tekrar kullanımı. Nereden gelindiğini anımsatma, demin anlattıklarım işte buna yarıyordu, vaktiniz boşa gitmiyor iması. Ne söyleyeceğini slide'a bakıp hatırlama, sıradaki slayda geçmeden önce bilme. Boş slayt kullanarak şaşırtma, dinleyicinin kendini yeniden kalibre etmek zorunda kalması.
# Neden kişisel dinlenme rekoru kırdığını şu iki faktörle anlatıyor. 1. dinleyici muhafazakarlığını yeni anlatım tekniğiyle dürtme (train-wreck factor) 2. minimalizmin faydaları.
The train-wreck factor is that people see something new and are waiting to see you fail, crash then burn because it will make for good dinner conversation. The quick slide factor is that the higher slide rate (slides per minute) of a minimalist style helps the attention-deficit-disorder physics pay attention. While I was giving the talk, it really seemed like people were much more interested in paying attention because minimalism is a better teaching device since it allows the speaker more control.

23 Mayıs 2008 Cuma

TED - Larry Lessig: How creativity is being strangled by the law

# Larry Lessig, ismini ilk defa duyuyorum. TED bünyesinde (dershane adı gibi durdu) kullanıcının içeriği oluşturduğu (user-generated-content) internet kültür ilişkileri hakkında konuşuyor.



# 3 hikaye anlatıyor.
# 1) John Philip Sousa'nın kayıt aletlerinden yakınması, onların müziği öldüreceğine dair inancı: Ben çocukken gençler akşamları bir araya gelir, günün şarkılarını ya da eski şarkıları söylerlerdi, artık vokal tellerimiz kullanmamaktan körelecek. Bunu kültür tüketicisinin sürekli pasif rol üstlendiğinde alacağı hale örnek olarak kullanıyor. Read-write culture ve Read-only culture ayrımını yapıyor.
# 2) Lord William Blackstone tarafından yapılan bir mülkiyet olarak toprak/arazi tanımının sağduyuya uyarak nasıl değişmek zorunda kaldığının hikayesi. Bunu Barış da anlatmıştı bana. Blackstone'nun zamanında arazinin mülkiyet/kullanım hakları, sadece sınırların içinde kalan yeryüzü parçasında değil, yerin dibine doğru ve gökyüzüne doğru sonsuza kadar yükselen hacimde de geçerliymiş. 1945'te iki çiftçi arazilerinin üzerinden geçen uçaklar yüzünden tavuklarının olumsuz etkilendiğini söyleyerek haneye tecavüz tarzında bir dava açmışlar. Bu veslileyle arazinin mülkiyet haklarına dair kanun, bir uçak sayısız arazi üzerinde uçtuğundan ve her sahipten izin almasının imkansızlığından dolayı değişmek zorunda kalmış.
# 3) Amerikada broatcasting yapan iki firma: ASCEP ve BMI. İlki Sony gibi, DRM'ci bir şey :-) İlk geldiği için kartel kuruyor, kârını katlıyor da katlıyor. İkincisi daha geniş bir repertuar içeriyor ve public domain eser'leri ücretsiz sunuyor. Bir kaç sene içinde ilki çöküyor.

# Bu bağlamda internet'in işlevi RW kültürünün yaşayabileceği bir ortam sağlamak. Benim de bolca seyrettiğim animelerden, oyunlardan sahneler, haber görüntüleri alıp üstüne müzikler konularak hazırlanan "remix" vidyoları gösteriyor. Şunun gibi şeyleri (Bu Rammstein - Engel, Evangelion vidyosu benim favorilerimden):


# Bu tarz üretimlerin korsanlık değil, almak ve yeniden-üretmek olduğunu söylüyor. Yani zamane gençlerinin günün ve eskinin şarkılarını söyleme biçimi bu. Burada yeni olan teknik değil (bu teknik zaten on yıllardır medyanın elinde) yeni olan bu tekniğin artık kullanıcının da elinde olması. Bir bilgisayara sahip olan herkes bu araçları kullanabilir. (Ah ah, OLPC'de Windows XP olacakmış. Şimdi kulislerde bu tartışılıyor.)
# Şu andaki hukukun copyright'taki ısrarının, 2. hikayede çiftçiyi haklı bulunması gibi olduğunu söylüyor. Sanatçılar eserlerini amatör kullanıma açık versinler diyor. (Radiohead gibin)
# "Çocuklarımızı RW'den RO'ye çekemeyiz artık onları sadece korsanlaştırabiliriz. Onları durduramayız ancak onları yasadışına itebiliriz. O kadar yasak var ki, normal insanlar hayatlarını kanun dışı yaşıyorlar." (ooh, insin divx'ler mp3'ler...) İşte yanlış bu! diyor...

MSN paralı olsun da kurtulalım

# Funda Abla 18 kişiye forward etmezsek MSN'in paralı olacağına dair bir "forward mail" gönderdi. Mail'de "İnanmazsanız bu linke tıklayın" diyordu. Tıkladım, BBC'nin haber sayfası: MSN 'to charge user fee' Eski bir hotmail giriş sayfası screenshot'ı. Önce "iyi taklit etmişler" dedim, ama sayfanın taklit olduğuna dair bir emare de bulamadım. Sonra yanda başka bir haber gördüm. Thousands fall for Hotmail prank. Dikkat etmemişim ama bu haber 2001 yılına aitmiş. O zamanlar Microsoft bile internetten nasıl para kazanacağını kara kara düşünüyormuş. Bir microsoft yetkilisi de hakikaten böyle bir açıklama yapmış. Haber doğru olmakla beraber epey bayat.
# BBC yetkilisi insanların başka haberlerin de arşivden kaldırılması için muhtelif ayak oyunarı yapılacağına düşündükleri için fwd maillere meze olan bu arşiv haberini kaldırmayı düşünmediklerini, insanların daha dikkatli davranmaları gerektiğini söylüyor.
# Ben de diyorum ki MSN paralı olsun. İnsanlar bu kadar kolay iletişim halinde olmasınlar. Biz de "aman tanrııım, MSN paralı olacak maillerinden kurtulalım."

Ataç ile Yay Yapan Rambo Gizmo

# Küçükken seyrettiğim Gremlinler filminden aklımda çok yer etmiş bir sahneyi youtube'ta buldum. "iyi" gremlin gizmo "yetti artık pasif direniş, nereye kadar, ensemiza vurdular ağzımızdankini aldılar" deyip silaha sarılıyordu. (Kendi boyutuna göre) kocaman bir atacı büküp, arkasına lastik bağlayarak bir yay yapıyor. Kibrit çöpünden yaptığı oku onunla atıyordu.
# Baba'nın yazıhanesinde o ataçlardan bulunca nasıl da mutlu olmuş, aynı düzenekten ben de yapmıştım. İşte o sahne:

Merdivenler (2)

# Anladığım kadarıyla Grace'te process içine process koymak doğru bir dizayn değil. Galiba her sprout edilen process için ayrı bir Juce thread'i açılıyor. Muhtemelen de thread açmak öyle zıt diye olan bir iş değil, 120 bpm'de vuruş başına iki yeni process açmaya çalışınca da senkronizasyon bozuluyor. Bütün işi tek process'le halletmek lazım.

(define-process (ritim2 n tempo)
(run with
patdur = (make-cycle '(.1 .05 .1 .05 .05)) and
pattimes = (make-weighting '((1 10) (2 2) (3 1))) and
rate = (/ (/ 60 tempo) 4)
repeat n
do
(loop
with times = (next pattimes)
with dur = (next patdur)
for i from 0 below times by 1
do
(send "cs:i" 1 (* i (/ rate times)) dur))
(wait rate)))

# Görüldüğü üzere her beat için (ikinci bir process yerine) ayrı bir loop açıyoruz. Tek bir (send ) ile işimizi hallediyoruz.
# patdur noise uzunluklarını içeren cycle. 5/8'lik havasını o veriyor.
# pattimes da her beat'te kaç davul vuruşu olacağını içeren olasılık dağılımı. En çok bir vuruş, az 2 vuruş, çok az üç vuruş. Muhtemelen bunu birinci dereceden bir Markov chain yapmak daha iyi olacak. 3 vuruş çalındıktan sonra tekrar 3 vuruş gelme ihtimali daha da azalsın deyu.

(sprout (ritim2 400 120) 0 1)
(stop 1)

# (sprout )'un son argümanı id. sonra stop'la durdurabilmek için...
# Örnek bir çıktı şuradan dinlenebilir.

22 Mayıs 2008 Perşembe

Blog tutmanın sağlığa yararları

# Scientific American'da çıkan şu makale, blog tutmanın fizyolojik işlevlerinden bahsediyor. İddialara göre hafıza ve uykuyu geliştiriyormuş, bağışıklık hücrelerinin aktivitesini arttırıyormuş, hatta ameliyat sonrası iyileşmeyi hızlandırıyormuş. (Patlıcan hakkında da bir faydalı bir zararlı diyorlar, neye inanacağımızı bilemiyoruz)
# Yeni bir hastalık adı öğreniyoruz: hypergraphia. Kontrol edilemez yazma arzusu demekmiş. Norm dışı her davranışa hastalık diyen zihniyetin bir ürünü mü acep?
# Muhtelif iddialar: blog yazmak dopamin salgılatabilirmiş (müzik dinlemenin vs. rahatlatıcı etkisi olması gibi) Hani belgesi?
# Önemli bilgi: Beyinde özelleşmiş-donanımsal bir yazma bölgesi, işitme-görme merkezi gibin, yokmuş. Wernicke bölgesi hasar görünce konuşma güçlüğü, dili kavrama sıkıntısı çekenler şahane yazabilmeye devam ediyorlarmış.
# Velhasıl yazıda da dediği gibi: Scientists’ understanding about the neurobiology underlying therapeutic writing must remain speculative for now. Başlığıyla çeken bir makale...

Quaternion'lar

# İlk defa Haluk Beker'in kitabında karşılaşmıştım bu kavramla. Compex sayılardan sonra bahsi geçiyordu. Sonra Dirac denklemini çalışırken bir yerlerde tekrar duymuştum. Bir complex sayının iki reel sayıdan oluşması gibi bunlar da iki complex sayıdan mı oluşuyormuş ne. 4 component'ı var yani.
# Barış'ın gönderdiği bu link'te de koordinat dönüşümlerindeki kullanımlarından bahsediyor. Günün birinde yarar bir işime herhalde. Boş vakitte okunacaklar lisesine koyuyorum.

15 Mayıs Vicdani Retçiler Günü

# Bianet'teki şu haberi okuyunca 15 Mayıs'ın Dünya Vicdani Retçiler Günü olduğunu öğrendim. İlkokulda öğretilen önemli gün ve haftalar arasında bunun da kutlanması fikrini düşünüp eğlendim.
# Türkiye'deki retçi sayısı yeni katılan 4 kişiyle beraber 68'e yükselmiş.
# Bazı açıklamalar çok iddialı:
Asker olmak istememem karşısında devletin dayatacağı herhangi bir 'sivil' hizmeti de kabul etmiyorum. Orduya ve devlete itaat etmediğim için başıma gelebilecek tutuklanma, yargılanma ve mahkum edilme durumlarında karşıma çıkacak olan hiç bir mahkemeyi, adalet organını ve yasaları tanımayacağımı açıkça ifade ediyorum.
# Bana askerlik yerine sivil hizmet yapmak makul görünüyor. Mülksüzler'i okumamın üzerimde böylesi bir etkisi oldu. Vendetta tarzı, devleti tüm kötülüklerin anası olarak gören bakış açısını naif buluyorum. Yozlaşma, iktidar ağları vs. tüm insani ilişkilerin doğasında var. Devlet de insan ilişkilerinin bir neticesi, tezahürü. Devletleri uzaylılar kurmadı.
# Bu bağlamda, mesela bir lisede fizik hocası olarak aynı devlet üzerinden birbirimize bağlandığımız insanlar kümesi olarak topluma faydalı olabileceğimi düşünüyorum.
# Tabii askerlik yapmaya zorlanmamın vatana millete hayırlı bir iş yapmamın istenmesi olduğunu varsaydım bu görev değişikliği talebimde, ki bu varsayım pek doğru sayılmaz...
# "Vicdanımız rahat, hazır olmayacağız" :-)

21 Mayıs 2008 Çarşamba

turkishmusic org daki sezen aksu tartismasi

# Geçen gün Ahmet, Ata, Sevinç, Umut kantinin orada konuşuyorduk, nereden çıktığını şimdi hatırlamıyorum, turkishmusic org daki sezen aksu tartismasi geldi aklıma. Orjinal forum maddesi çoktan kapanmış sanırım. Biri geocities'ta site açıp, gelecek kuşakların da bu çalışmadan faydalanabilmesi için, upload etmiş. Amma velakin Geocities da Türk Yargısı'ndan kaçamayıp kapatılınca sayfayı ancak Google'ın cache'lerinden bulabildim.
# Olayı en iyi özetleyen entry bu:
3 aylik bi süre zarfi boyunce yirmiyi askin (takribi rakam) kisinin katilimiyla sürdürülmüs dinamik, alevli, atesli, küfürlü, rengarenk bi tartisma ortami.ülkücü ocagindan davasinin pesinde kosan cengiz olsun, sezen aksu yüzünden esinden ayrilmis 55'lik amca olsun, amerika'da dogup büyüyüp internetten türkcesini gelistirmeye calisan 15'lik körpe filiz kiz olsun, ana baci muhabbetcileri mahmut ve hulusi olsun her karakteriyle sicacik bi ortama sahip film gibi bi forum. her durumda memleketin imajini düsünen kültür elcisi insan, iki kisinin tartismasina babacan sekilde el atan müdahil kisi, lan isiniz gücünüz yok mu mantiginda aman sendeci birey ve hayatta her an karsimiza cikan diger standart vatandaslar da eksik degil. adeta kücük bir köy, bir mahalle olusturmuslar internet ortaminda. manidar dizeleriyle kadir ortamin ozani, önce "aa cok ayip yaptiklariniz" seklinde cocuklari paylayip sonrasinda da "sezen de az motor degil, kac kisiyle düsüp kalktigini takip ediyoruz basindan" diyerek ortaligi kizistiran perihan abla fettan kadini, "hepiniz süpersiniz, o da süper ben de süperim" diye dolanan superman mahallenin delisi, "anasini sikmediginiz bi internet kalmisti onun da amina koydunuz" cikisiyla at yarrak da "yeter kafami sisirdiniz" diye cocuklari kovalayan aksi amcasi.
# Seni kiniyorum, ve sana laflar hazirladim...

20 Mayıs 2008 Salı

Merdivenler ve Grace ve Csound

# Merdivenler'e bilgisayardan ritim altyapısı hazırlamak istiyordum. Biraz önce proof-of-concept'i tamamladım. Yani Csound'la real-time ses sentezleyebiliyor, ses parametrelerini Grace ile (Common Music 3 ile) real-time üretip onun Csound'a açtığı port üzerinden gönderebiliyorum.
# Şimdilik olası en dandik 5/8'lik ritm üretecini yaptım. Ses kaynağı inen çıkan lineer bir envelope(üzeri 4) ile çarpılan white noise:

ritm.orc
sr=44100
ksmps=1
nchnls=1
0dbfs = 1.0

instr 1 ;untitled
idur init p3
aenv linseg 0, idur*.1, 1, idur*.9, 0
anoise noise 1, 0
out anoise*(aenv)^4
endin

# Değiştirilebilir tek parametre süre. metronom için iki farklı süre belirledim. 0.1*(2 1 2 1 1) pattern'i süre parametresi olarak n defa Csound'a gönderiliyor.

merdivenler-ritm.lisp
(define-process (ritim n tempo)
(run with
pat = (make-cycle '(.2 .1 .2 .1 .1)) and
rate = (/ (/ 60 tempo) 4)
repeat n
do
(send "cs:i" 1 0 (next pat))
(wait rate)))

(sprout (ritim 500 120))

# Bu da çalıştığına göre artık yatabilirim.

19 Mayıs 2008 Pazartesi

Daniel Gildenlow'un Blog'u

# Gildenlow Amcam MySpace'te blog tutmaya başlamış. İkinci post'unu dün Galatasary Lisesi'nin (Lisesi değil yahu Üniversitesi.) şenliklerinde konser vermek üzere (Lise şenliklerine biz çıkacağız. hehe) geldikleri İstanbul'la ilgili yazmış. Burası için: One of the few semi-magical outposts that remain diyor. Ona göre McDonalds'ın ziyaretçi (geçici) olduğu ender şehirlerdenmiş. Trafik için de that is as unexpected as immense snowfall in May. Eh, benim için beklenmedik değil artık. Her gün bu yoğun deneyimi yaşıyorum!
# Efendim, bir dilenciyle karşılaşmış da cebinde parası yokmuş da. Burası İsveç'e benzermez Daniel Efendi!
Like the beggars in the streets here in Istanbul, poor woman with small child, age Sandrian (Sandrian Gildenlow'un bebeği), growing up two meters from traffic, five inches from the coin tray. I pass by, no money in my Swedish pockets and I have to understand that I visit this one single moment - this one frame of a movie stretching on forever around me, and somewhere there is an answers to my question: where will this child be in ten years from now? How many different kinds of different could this childhood be from this point onwards? I pass by, empty pocket, empty apologetic smile, aching heart - passionate musician in front of me, or car with aroused teenagers feeling alive and brave. So many inputs, so many emotions. I pull myself together, as always. But inside I feel a rumbling, a passion for life both as it is and as it should be. An anger, a frustration. Helpless I refuse to drink and go up to my hotel room, writing an unfocused blog that changes nothing. I am modern.
# Sevinç'le bizim de çok deneyimlediği bir kalp ağrısı türü bu.
# "Ben onlara para vermiyorum, böylece bir daha geri gelmiyorlar, onlara devlet yardım etsin" diyen zibidiye Daniel'ciğim cevabı tokkat gibi:
I advise you to give a few coins to the beggars. It will not encourage them to come back tomorrow. They will come back either way. See, no one truly wants to live a life like that. Those are just the lies we feed ourselves to stay sane when we pass them. We need to help the ones who cannot help themselves, who else will?
# Ayrıca internet sitelerinde makaleler koymuş Daniel. Bugün üç tanesini okudum.
# Biri On the Lack of Female Drummers. Kadınlarla erkekler arasındaki fizyolojik, kalıtımsal-psikolojik farklardan dem vuruyor, ama nihayetinde toplumsal-cinsiyetlerinin yüklediği rol sebebiyle davulcu cinsiyetlerindeki simetri kırılmasını açıklıyor.
# İkincisi The Ultimate Solution to Global Dysfunction. Dünyanın kötüye gidişini engellemek için savaşalım, savaş nüfusu azaltır, teknolojiyi geliştirir vs. dedüğü ironik bir yazı.
# Üçüncüsü Thoughts on The Positronic Man by Isaac Asimov. Burada da Asimov'un kendinde yaratıcı özellikler keşfeden, yazar ve biyolog olan, insan olarak tanınmak isteyen robot'la ilgili öyküsünden bahsediyor. Romanını okumayın, öyküsü daha iyiydi diye bitiriyor. (Evet, bunu anladım)
# Bunları 10 küsur sene önce yazmış. Aslında müziklerindeki şahaneliğin yanında bu yazılardaki vasatlığı görünce şaşırdım, çok daha aşmış yazılar bekliyordum. Neden siteye koymuş acaba.

Üçgen Tünel


# Yeni Processing aksiyonum: Üçgen Tünel!
# Sol tıklayınca ışığın gelişi sıklaşıyor ve hızlanıyor, sağ tıklayınca yavaşlayıp seyreliyor. Cursor'ı ortaya getirince de üçgenlerin kenar çizgilerini de çiziyor. (Ama böyle yapınca browser'da yavaşlıyor)
# Şuradan ziyaret edilebilir.

18 Mayıs 2008 Pazar

Dönen Mavi Kareler 2


# İkinci Processing denemem. OpenGL kullanabiliyormuş. (OPENGL'yi seçince ekranda çizmemesi gereken, alakasız, window dışındaki yerlere çizmeye çalışıyor. P3D doğru ve daha hızlı çalışıyor ama daha dandik sanırım.) Translate ve rotate transformasyonlarını kullandım. Mouse üzerine getirdiğin kare y ekseninde dönüyor.
# Ya biz fizikte x bana doğru, y yana doğru, z de yukarı doğru olacak şekilde koordinat eksenlerini adlandırıyoruz. Bilgisayar işlerinde z ekranın içi-dışı doğrultusu oluyor. Tersime geliyor.
# Şuradan görülebilir. (Bazen ilk seferde çalışmıyor, sayfayı refresh etmek gerekebiliyor, nedense...)

Dönen Mavi Kareler


Processing'le ilk deneme atraksiyonumu yaptım. Mavi transparan kareler dönüyor ve büyüyüp küçülüyorlar. Çok yaratıcı bir çalışma. Bununla 2008 demoscene ödüllerini toparlamayı düşünüyorum. Şuradan çalışan hali görülebilir.

17 Mayıs 2008 Cumartesi

Üç Elektroakustik Müzik Radyosu

# Birincisi DEGEM WebRadio. Alman amcalar yapmış:
Das Webradio der Deutschen Gesellschaft für elektroakustische Musik
in Kooperation mit dem Zentrum für Kunst und Medientechnologie, Karlsruhe
# İkincisi SONUS. Bu daha genç işi duruyor ama bilemedim.
SONUS is an online listening library (jukebox) of electroacoustic works, created and managed by the CEC for the benefit of the greater Electroacoustic / Computer Music / Sound Art community
# Üçüncüsü electrocd.com.
Since February 1995, already more than 13 years ago!, the www.electrocd.com web site offers you the largest selection (over 1100 titles) of electroacoustic music recordings in North America!

# Bol bol dinlemek lazım bunları

Karmaşık Sistemler (1)

# Abi "bana complex sistemleri anlat" diye tutturdu. Periyodik olarak soruyor. Ben de anlatıyorum. Hehe, bu sefer mail atmamı istedi. Ben de şöyle bir şeyler yazdım:

# Madem Wikipedia'ya bakıp okumaya üşeniyorsun ben de sana daha iyi
öğrenebilmen için anlamak için çaba harcamanı gerektirecek bir
anlatımla karışık vereceğim.
# Efenim complex sistemler mevzuna başlamadan önce complex sistemlerin
bir alt-kümesi olduğu non-linear sistemler ve lineer sistemler
ayırımından bahsetmek lazım:

# Lineerlik fiziğin, matematiğin ve mühendisliğin bir çok alanında
kullanılan bir kavram ama farklı bağlamlarda farklı anlamlara
gelebiliyor: birinci dereceden polinom, birinci dereceden denklem
grubu, lineer differansiyel denklem, lineer cebir, lineer operatör,
lineer transformasyon... bunlar doğrusallık sıfatının anlamlı olduğu
matematik yapılar.
# Lineer cebir (MAT201) diye bir ders var, ve temel bilimler matematik
eğitiminde bu konular ayrıntılı bir şekilde öğretiliyor. Üniversite
mezunları lineer bir problemle, sistemle karşılaştıklarında onunla
başa çıkabilecek bir zihinsel donanıma sahip oluyorlar. Bu da işin
sosyo-politik yönü.
# Birinci dereceden polinom: y=a*x+b, birinci dereceden denklem grubu
y1=a11*x1+a12*x2+b1, y2=a21*x1+a22*x2+b2 silsilesi, lineer cebir
matris'lerin (deminki denklem silsilesinin farklı bir notasyonla ifade
eden objeler) bol işlendiği konu, eigenvalue (öz değer),
eigenfunction'ların gırla gittiği ders, lineer problem: hesaplama
zamanının girdinin büyüklüğüyle doğru orantılı olduğu problemler.
BigOh notasyonda O(N) diye gösteriliyorlar. Örneğin rastgele sırayla
verilen N adet sayıdan en küçüğünü bulmak için tüm sayılara bakmak
gerekiyor. N sayı için N kıyaslama lazım. Oysa N sayıyı sıralama
problemi kullanılan algoritmaya göre O(N^2) ile O(N) arasında bir
zaman alabiliyor. (anlamadan geçme)
# Lineer diff denklemler de MAT202'nin çoğunluğunda öğretilen konu.
Lineer sistemlerin zaman içerisindeki değişimleri matematiksel olarak
modellenip, çözülüyorlar (başlangıç durumlarına göre rotaları
bulunuoyor.)
# Bu kavramlar ışığında lineer sistemlerden şöyle şeyler anlamalıyız:
Lineer sistemlerde çıktı girdi ile doğru orantılıdır. Bu sadece girdi
arttığında çıktı artar şeklinde bir korelasyon değil, girdi n katına
çıkarsa çıktı da n katına çıkar şekline kesin bir ilişki. y=a*x gibi
ilişkiler yani. a orantı katsayısı oluyor. (eğer sistem y=a*x+b
şeklinde x->y sistemiyse de x=x'-b/a diye bir koordinat dönüşümü
hazırlarsın: x->x' => y->y'. o zaman
y'=a*(x'-b/a)+b)=a*x'-a*b/a+b
=a*x'-b+b=a*x' diye pseudo-lineer'dan
lineer bir sisteme dönüştürebiliriz. Bunu lineer olmayan bir sistemi
lineer matematikle çözmenin en basit örneği olduğu için verdim.
(anlamadan geçmek yok))
# Lineer sistemlerde superposition ilkesi geçerlidir. Yani sistem x'i
y'ye ve başka bir obje olan t'yi z'ye götürüyor. Bu götürmeyi yapan
işleme de A lineer operatörü diyelim. y=Ax ve z=At diye gösterilir bu.
Önce ilk ilkeyi yazalım: x y'ye gidiyorsa, c*x c*y'ye gitmelidir. yani
A(cx)=c(Ax)=cy. İkinci ilke superposition ise şudur: girdide x'in
varlığı ve t'nin varlığı birbirinden bağımsızdır, x'in varlığı t'nin
z'ye gidişini, t'nin varlığı x'in y'ye gidişini etkilemez. Daha basit
bir ifadeyle x ve t etkileşmezler. Aksi bir örnek Güneş sistemidir.
Dünya Güneş'in etrafında döner. Mars da Güneş'in etrafında döner. Ama
Dünya ve Mars da birbirlerini çekerler. Yani Güneş-Dünya-Mars sistemi
"(Mars'ın yokluğundaki) Güneş-Dünya" + "(Dünya'nın yokluğundaki"
Güneş-Mars" sistemlerinin superposition'ından farklıdır. Burada
lineerleştirme, Dünya-Mars etkileşimi ihmal ederek sağlanır. Bunun
matematik gösterimi: A(x+t)=Ax+At. İki ilkenin bir arada ifadesi: w=
"A(cx+kt)=cAx+kAt" =y+z. (Bu formülleri anlamadan geçme, denklem bu
anlamasam da olur, yazıya bakayım deme, çünkü bütün bu laflar şu basit
ifadenin bir açıklama çabası aslında. Burada önce gelen denklem, laf
değil ne yazık ki.)
# Eğer A=f(x,t)=3*x+2*t+a*x*t olsaydı, yani xt diye bir terimimiz
olsaydı bu x ve t'nin etkileşimi ifade ediyor olacaktı. Bu sisteme
lineer yaklaşmak demek a<<1 assumption'ınını yapmak demek.

# Lineer sistemlere örnekler, kaldıraç: ne kadar bastırırsan öteki
taraftan o kadar yükselir. yük=("kuvvet kolu"/"yük kolu")*kuvvet. Yük
= y, "kuvvet kolu"/"yük kolu"=a ve kuvvet=x dersen al sana y=ax doğru
orantı, lineer ilişki.
# Yay kuvveti: F=-k*x. Ne kadar çekersen kuvvet onun -k katı kadar
artar. Tabii gerçek hayatta her yayın çekilebileceği bir uzunluk var,
daha fazla çekersen yayın yapısı bozuluyor ve kuvvet ve çekme uzunluğu
arasındaki ilişki bozuluyor. Yani bu sistem ancak x'in belli sınırlar
içinde kalacağını garanti edersek lineer bir sistem.
# Gitar amfisi de gitar telinin titreşim hareketini düşük genlikli
elektrik sinyaline çeviren pick-up'lardan alıp (hoparlöre göndermek
üzere) genliği yüksek elektrik sinyaline çeviren bir alet. Bunlar ne
kadar hi-fi (high-fidelity) olurlarsa y=ax 'e o kadar yaklaşıyorlar. x
giren sinyal, y çıkan sinyal, a da pozitif reel sayı. Ama mesela
amfiler x'in belli bir değerler arasında olduğu varsayılarak imal
ediliyorlar. örneğin -x0 <> aralığı içinde y=a*x tutuyor. Ama x
x0'ı geçtiğinde bu bozuluyor ve x0'dan büyük tüm değerleri yine a*x0'a
götürüyor. (Saturation) keza -x0'dan küçük tüm x değerlerini de -a*x0
götürüyor. (Ne olup bittiğini anlamak için y(x) grafiğini bir çiz.
Çizmeden kompleks sistemleri anlamadım, tekrar anlat deme) İşte amfi
yapılırken bu x0 mümkün olduğunca büyük yapılmaya çalışıyor.
Distortion dediğin ise işte amfi'ye beklediğinin çok üstünde sinyal
göndermek demek. orada y=ax sadakati bozuluyor ve giren sinyali
büyüteçle bakılmış bir halini değil bambaşka bir sinyali görmeye
başlıyoruz.
# Işığın düz aynadan yansıması, yansıma açısı = gelme açısı (a=1).
Işığın kırınımı n1*x1=n2*x2 yani x2=(n1/n2)*x1 (x1 gelme açısı, x2
kırılma açısı, n1 n2 1. ve 2. ortamın kırılım indisleri)
# Akustik olaylar gibi muhtelif dalga fenomeninde de süperposition
geçerlidir. Odanın içinde oturuyorsun. İki farklı yerde bir şeyler ses
çıkarıyor. Senin kulak zarın öyle titreşiyor ki "toplam titreşim" =
"ikinci kaynağın yokluğunda birinci kaynağın yaratacağı titreşim" +
"birinci kaynağın yokluğunda ikinci kaynağın yaratacağı titreşim".
Keza ışık içinde bunlar geçerli. Tahmin edeceğin gibi insan işitme
sistemi de tamamen bu özelliğin üstüne kurulu. iki sesin varlığında
ses1*ses2 gibi bir terim olsaydı, babayı alırdık.
# Bugünlük bu kadar yeter. Önce lineer sistemleri anla, sonra
non-lineer'lere geçeriz. Anlamadığın yer olursa sorabilirsin.
Laylay...
-uğur-

Chopin Op. 64 Waltz No.2'nin Akustik Gitarla Yorumu

# Bugün tanımadığım biri (Barış Akalın) beni Facebook'ta arkadaş olarak eklemiş. Kabul ettim, profiline bakarken yüklediği iki vidyoyu gördüm, ağzım açık kaldı. Ben gitar değil başka bir şey çalıyorum (çalmaya çalışıyorum) dedim, imrendim. Bir yerden gitar aranjmanını bulsam da yazın çalışsam. Laylay...


16 Mayıs 2008 Cuma

processing.js

# Murat Processing'in Java2D ile yaptıklarını JavaScript ile HTML'deki Canvas objesine çevirttiren bir kütüphaneden bahsedince Processing yine gündemimize düşmüş oldu.
# Selim master tezinde context independent diller (yani insan dili gibi kelimelerin kullanıldıkları bağlama göre anlam kazanmadıkları, bir dizilimin tek bir anlam yarattığı diller) arasında çeviri yapan bir sistem hazırlamıştı. C kodunu fortran'a java'ya vs. çeviriyordu. Bir dil'i keyword'ler operatörler vs. diye tanımlıyordu galiba, ya da daha da soyut olarak bu dilde keyword, operatör denen naneler var. Onlar böyle bir gramatik kuruyorlar diye sisteme anlatıyordu. Sistem de verilen bir kodu, competible olduğu başka bir dile çeviriyordu. Hımm... Selim'den master tezini isteyeyim yahu. Yine hatırladım, yine takdir ettim, aşmış bir iş!
# Sanırım John Ressing de bunun özel bir hali olan, Processing kodunu canvas elementi üreten JavaScript koduna çeviren bir kütüphane hazırlamış: http://ejohn.org/blog/processingjs/ Böylece bir processing atraksiyonu yaptığımda, insanların onu görebilmeleri için browser'larında Java plug-in'inin kurulu olması gerekmiyor. Bunun için de son derece incelemeye değer.

# Bunun üzerine gidip bir Processing kurayım dedim. Lakin processing takımı Java 1.6 kullanmıyor. Çünkü Mac işletim sistemleri henüz kapılarını Java6'ya açmadı ki bu benim de Freqazoid'i yazarken karşılaştığım problemlerden biriydi. Haberim de yoktu. Mac'lerde "Ben böyle bir class bilmem" hataları geliyormuş ben de anlam veremiyordum...
# 1.5'i de sevmiyorlarmış. 1.4 kullanıyormuş vs. önce kıl kaptım, şimdi indirip bir kurayım diyorum. Haydi hayırlısı.

Yeni Bir Maxima Kitabı

# Gilberto Urroz Maxima listesine gönderdiği şu maille yeni bir maxima kitabının yazıldığı haberini verdi. Giriş niteliğinden bir kaç chapter'dan oluşuyor şu anda. Bir ara okuyayım. Maxima'yı bir defter (akıllı defter) olarak kullanmak istiyorum ya hani: "Eşitliğin iki tarafını da şununla çarpalım", "sol tarafı şunun parantezine alalım" vs.

#Edwin Woollet'in yazdığı başka bir Maxima tutorial'i de burada.

Jackdmp for windows

# PD mail listesine şöyle bir mail geldi:
# XP'de PD'yi Jack'e bağlamış, onu haber ediyor. Zamanında jackdmp'yi Windows'ta çalıştırmış, sonra unutmuştum. Şimdi tekrar bir deyeyim dedim. Yeni bir bilgisayarım var malum, onu uygun bir müzik sistemi haline getirme çabasındayım. Windows mu kullanacağım, Linux mu vs. sorularının da cevaplarını bulmam lazım.
# Şimdilik Jack çalıştı ama PD onu görmedi. Araştırdım. Jack aslında audio server değil de hali hazırdaki audio server'lar üzerinde çalışan, programlar arasında ses transferi yapmaya yarayan bir toolkit.
# ASIO4ALL'u indirdim. Jack'i jackdmp -d portaudio -l diye çalıştırınca yüklü ses sürücülerini listeliyor. Velhasıl jackdmp -R -S -d portaudio -d "ASIO4ALL v2" deyince Jack ASIO sürücüsünü kullanaraktan sorunsuz çalıştı. Ama PD anlamadığım bir şekilde ses çıkartıcı olarak ASIO'yu seçince "stuck audio" hatası verdi. (halbüsü ASIO'yu jack üzerinden çalıştırmadığımda bu hatayı vermediydi.)
# Bu da böyle bir başarısızlık öyküsü. Neyse ASIO4ALL kurmuş oldum bu vesileyle. csound xanadu.csd -odac4 -b128 -B256 drop-out'suz şahane performans sağladı en azından.

# Aha KVR forumlarındaki Jack For Windows başlığı.