21 Haziran 2008 Cumartesi

The Majestic



# Jim Carrey'nin oynadığı bir film seyrettim bugün. Yönetmen daha önce Onur'un en sevdiği film olan Shawshank Redemption ve Green Mile'ı da çekmiş.
# Kariyer düşkünü, sümsük bir adamın aslan kesilmesini anlatıyor. Zaten aidiyet, kimlik arayışı öykülerine özel ilgim var. Hele birde zihninde meydana gelen bir sorunla cebelleşiyorsa cabası... (Lost'un Hurley'nin tımarhane maceralarının anlatıldığı, adanın ve oradaki herkesin kendi kafasında yarattığı karakterler olduğun şüphelendiği ve onları kurtarmak için intihar etmeye karar verdiği bölümünde az ağlamadıydım.)
# Jim Carrey dandik de olsa ilk senaryosunu yazmış, önündeki parlak geleceğin hayallerini kuran genç bir yazar. Cadı avında, yıllar önce kolejde üye olduğu bir kulüp gerekçe gösterilerek komünist olmakla suçlanıyor. Sevgilisi onu terk ediyor, kariyeri tehlikeye giriyor. Bir kaza geçirip ikinci dünya savaşında nice çocuğunu kaybetmiş bir kasabaya hafızasını kaybetmiş olarak geliyor. Oğlunu kaybetmiş, zamanında sinema işleten biri onu oğlu zannediyor, oğlu yapıyor.
# Sanırım en çok görüntüleri beğendim. Kaybedilen Amerikan Değerleri, kurucu büyüklerin özgürlükçü, bireyin potansiyelini kullanmasına yönelik anlayışının yokoluşundan yakınma temalı didaktik unsurlardan rahatsız olmaya başladım. Özgürlük savunulacaksa bunu yüz yıl önce kurulmuş bir ülkenin kurucularının bir iki lafına dayandırmak abes. Adamları tanımam etmem, tarihe büyük adam diye geçmiş kişileri yargılamaktan vazgeçtim. Ama kaybedilen değerler teması nostaljik, geçmişi övücü ve tarihi kendi optimist bakış açısıyla yeniden yazan bir anlayışın ürünü gibi, milliyetçi/ülkeci zihniyete teğet gidiyor. Neysem, evet görüntüler şahaneydi. :-)
# Yönetmenin sinemaya saygı filmi gibiydi. Bilmediğim bir sürü isme ve filme gönderme vardı. Keza dekorlar, absürtlükten çekinmeyiş vs.

Hiç yorum yok: