8 Haziran 2008 Pazar

Karıncalar

# Karıncalar Sakareller'e, daha doğrusu Soluk'a, sunduğum ilk melodimdi. Şarkı haline getirmeye zorlayınca ABAB formunda bir şey çıkıyor. Bahadır o zaman "Uğur senden böyle bir şey beklemezdim, bu çok normal ve düz" yorumunu yaptıydı. Geçen gün parçanın konseptini oturtmaya ve sözlerini bitirmeye çalışım, şöyle bir şeyler çıktı:

Karıncalar mutfağa dolmuşlar
Karıncalar tezgahta dolanırlar
Karıncalar yatağıma dolmuşlar
Karıncalar rüyamda dolanırlar

Ekmek kırıntısı taşıyorlar yuvaya
Çekirdek kabukları sırtlarında

Sıra sıra, peş peşe, dizilmişler yollarında
Son vermişler keşmekeşe, (düzen/nizam belirten birşey birşey)

Anne onları sakın öldürme
Beslerim ben onları ekmek peynirle

Bulaşıklar yıkanacak
Düzen tekrar kurulacak
İstilacılar atılacak
Çünkü temizlik şart
# Önce anne'ye okudum şarkıyı. Onları öldürme, ben besleyeceğim kısmında, "ah çok zor" bakışı attı. Sonra düzenin tekrar kurulduğu kıtayı okuyunca da, "yaa işte mecburen" dedi. O zaman, Anne'nin verdiği içten tepkiyi görüp şarkının belli bir ruhu yakaladığını tespit ettim.
# Benim yazdığım sözlerdeki ana kusur, söyleyişinin akıcı olmayışı. Yani melodisine tam oturmadan, o yönü tam dikkate alınmadan yazılmışlar. Başar'a rahatsız edici geliyor. Önceden melodi üstüne failatün failün kalıplarının hazırlanmasını, sözlerin onlara göre yazılmasını önerdim.
# Arada da karıncaların yürüyüşünü, onların seviyesinden sembolize edecek bir bölüm olsun istiyorum. "Karıncaların Marşı" gibin.
# Dün Bahadır'ın zamanındaki yorumunu hatırlattım, Barış da "Bahadır dikkat et bak, Uğur travmatik bir deneyim yaşamış, o zamandan beridir acayip melodiler buluyor" dedi. Gülüştük.

Hiç yorum yok: