22 Şubat 2009 Pazar

Terminator: The Sarah Connor Chronicles


# Bugün, bu yeni dizinin ilk sezonunu, 9 bölüm tekmili birden seyrettim. (Bahadır'ın USB harddisk'inde hepsi bir arada görünce, dayanamadım,  kendi bilgisayarıma atıverdim.) Filmde olanların, filmin fikirlerinin üstüne yeni pek bir şey eklemese de epey eğlenceliydi.
(# Dizileri romanlara benzetiyorum. Karakter geliştirmek, tanıtmak, gerilimi sürdürmek, olay anlatmak vs. için filmlere kıyasla epey fazla vakit var. Dizi için harcanan roman, kalınca bir roman okumak için harcanan zamana denk sayılabilir.)
# Kader konusu işleniyor: "Hani skynet'i yok etmiştik, nereden geldi bu robotlar yine?" derken, kendilerini kurtarıcı robotla beraber 1999'dan 2007'ye gönderiyorlar. Bu esnada peşlerinden gelen T800'yü havaya uçurmasınlar mı? Sen, robotun kafası, zaman portalı topundan bunlarla beraber geçmesin mi? Kafasının geldiğini fark eden, 99'dan beri hurdacıda çöplerin arasında bekleyen gövde, canlanmasın mı? Al sana, Skynet'in yaratımında kullanılabilecek malzeme 2007'ye geldi bile. Kader...
# Geçenlerde Ufuk ve Cem ile konuştuğumuz, "bazen insan sırf yapabildiği için, yaptığını görebilmek için yapar" konusu da işleniyor: Bilim adamlarımız opsesifçe, neye hizmet edeceğini düşünmeden kötü T800'ümüze (nasıl yapıldığının formülü karşılığında) sentetik epidermis, yüz transfer ameliyatı vs. yapıyorlar. Bu bağlamda atom bombasını yapanlara değinmeden olmaz. 3. bölümün başında, Sarah Connor'ın günlüğüne yazdıkları:
When I was in the mental hospital I became obsessed with science. Not all science actually, and not really science at all. Scientists. And then only nuclear scientists. The ones who invented the bomb. Oppenheimer, Heisenberg, Fermi, and Teller. Pioneers. Geniuses, all. I read every book I could. I wanted to understand. Why couldn’t they stop? These fathers of our destruction. And why wouldn’t anyone stop them? And if I had the chance, would I?
# Heisenberg arada kaynadı sanırım. Anılarında o işe hiç bulaşmadığını anlatıyordu. Ben de doğruluğuna inanmıştım.
# Fullmetal Alchemist'te de bu konu bolca işleniyordu. Hatta filminin girişinde fizikçi yaptığı bombayla övünüyordu, simyacıları yeriyordu. Kötü şan mesleğimize böyle yapıştı.
# Keza robotla insan arasındaki farklar benzerlikler konusu da işlenmezse olmazdı: Cameron, yeni koruyucu dişi robotumuz, (gerçek hayatta oyuncu balerin imiş), The Turk adlı yapay zekanın nereye satıldığını öğrenmek için satanın kardeşiyle yakınlaşmaya çalışır. Kardeşi bale eğitimcisidir. Onu seyredip taklit eder. O bölümün sonunda kendisini Chopin eşliğinde odasında bale yaparken görürüz. Arkadan Sarah Connor günlüğüne şöyle şeyler demektedir: "Robotlar insan yaptığı şunu bunu yapamazlar. Fakat yaratmaya çalıştıklarında vs., o zaman bizi anlayacaklardır, çünkü o zaman insandan farkları kalmaz, insan olurlar" Evet bu siberpunk klişesinden sonra fizikçiler için utanç kaynağı olacak diğer günlük alıntımızla post'umuzu kapatalım:
On July 16th, 1945 in the mountains outside of Los Alamos, New Mexico, the world’s first atomic bomb exploded. A white light pierced the sky with such intensity that a blind girl claimed to see the flash from a hundred miles away. After witnessing the explosion,J. Robert Oppenheimer quoted a fragment of the Bhagavad Gita declaring, “I am become death, the destroyer of worlds.” His colleague, Ken Bainbridge, put it in another way when he leaned close to Oppenheimer and whispered, “Now we are all sons of bitches.” Now we are all sons of bitches.

Hiç yorum yok: